Zaman akıp gidiyor.
Akıp giden hayatın,
Durmayan zamanın,
Peşinden koşan dostlarım;
Selam olsun.
İnsanın yaşı ilerleyince hayatı daha çok sorgular oluyor. Ben de bugün hayatı birlikte sorgulayalım istedim.
Geçen zamanın elimizde olan hayatın arasındaki boşlukta mısınız yoksa “Ben daima ileriye bakarım” mı diyorsunuz, yoksa kendinizden kaçıyor musunuz?
Belki de kaçış insanın en temel özelliklerinden biridir. Kendimizden kaçmaktan daha zor bir şey var mı?
Ben şimdi soruyorum;
- Kaç yaşında olursanız olun hayatta istediğinizin ne kadarını yapabildiniz?
- Kendinizi ne kadar tanıyorsunuz?
- “Ben kimim” dediğiniz oldu mu? İster kendinize ister ailenize.
- Kendinize ben de kendim için bunu yapıyorum diyebildiniz mi?
- Zaman, bazen yaşamın yüreğinde duruyor mu, yoksa ertelediğiniz anların içinde adeta bir nehir gibi akıp gidiyor mu? Ve o akan nehir, ertelediğimiz hayallerinizi alıp götürdü mü?
- Hedeflerimi ve hayallerimi alıp götürür belki de hiç geri getirmez. dediniz mi?
Canlarım;
Sevgi, başarı, mutluluk, insanca yaşama isteği bir seçimdir.
Aynı zamanda insanları seçmek ve seçtiğiniz insanların seçimlerine boyun eğmek de bir seçimdir öyle değil mi?
O yüzden düşün bakalım;
- Yeni olan ne? Sen misin? Hayallerin mi? Yapamadıkların mı?
- Sen değiştin mi, dönüştün mü, kendini geliştirdin mi? Yoksa kayboldun mu?
- Onca yıldan sonra hayatında neler farklı oldu?
- Gençliğinden beri verdiğin sözlerini tutabildin mi? Bir bakın bakalım sen neredesin, kendin için ne yaptın?
İnsan, çoğu zaman yaşamında yapmak istedikleri için ‘şimdi değil, belki sonra’ der.
İşte tam bu noktada, zamanın hızlı ve sinsi akışı devreye girer. O anı ertelediğimizde, bir parça üzülmez miyiz?
İşte o yüzden ertelenen yaşamların sinsi zaman akışı, bize bir kez daha hatırlatır ki zaman, ASLA geri alınamaz.
Zaten ne kadar yaşıyoruz ki? Zamanın kıymetini bilmek lazım.
Çünkü zaman, insana verilen en kıymetli hediye ve aynı zamanda da en acımasız efendidir.
Onunla dans etmek cesaret ister.
Ancak ertelediğimiz yaşamların acısını zamanın acımasız yüzüyle yüzleşmekten korkabiliriz. Başka bir seçeneğimiz de olmayabilir.
Canlarım bir soralım kendimize
Başka BEN var mıyım diye? Ya da başka bir BİZ var mıyız diye?
Bizi, biz yapan seçimlerimiz değil mi? Bu doğru ise bizi, biz olmaktan çıkaran da gene bizim seçimlerimiz değil mi?
Peki ne yapmalıyız?
Belki de hayatı ertelemek yerine, onunla iç içe olmalıyız.
Yaşam, ertelediğimiz anların toplamı değil de yaşadığımız andır çünkü.
Yaşamın anlamı ne? Düşündün mü bu mavi gezegenin üzerinde ne kadar kısa bir süre misafiriz.
İnsanlık ve evren sonsuz olabilir, ama insanın ömrü çok kısa be canlarım.
Çünkü zamanın durmayacağını da geri dönmeyeceğini iyi biliyoruz.
Ve belki de en büyük servet, zamanın içinde sızıp giden o anların farkında olmak, onları değerlendirebilmek.
Canlarım
Unutmamalıyız ki her an yeni bir başlangıçtır ve biz o ana anlam katarız.
Ve belki de işte bu nedenle, yaşamak için asla ‘şimdi değil’ dememeliyiz.
Belki de ‘şimdi’, her zaman şimdi demeliyiz canlar.
Çünkü her birimiz, bu sonsuz evrende, kendi benzersiz ışığımızı yansıtan yıldızlardan biriyiz.
Onun için yıldızımızı bulalım ışığımızı büyütelim
Yıldızlarınız, ışığınız bol olsun canlar.
Deniz YILMAZ
[email protected]
#zamanakıyor #kendindenkaçanlar #benkimim #erteleyentipler #belkisonra #enkıymetlihediye #bizibizyapanseçimlerimiz