6 Şubat Kahramanmaraşlı deprem, Türkiye’nin kaderini 17 Ağustos depreminden daha çok değiştirmesi kaçınılmaz görünüyor. Bakan Mehmet Özhaseki’nin yeni imar düzenlemeleri, ülkenin şehircilik anlayışını kökten değiştirecek.
17 Ağustos 1999 depremi, ülkedeki iyimserlerde deprem ülkesi Türkiye’de her şeyi değiştireceği beklentisi uyandırdı. Ne var ki dönemin iktidarının zayıf olması ve sonrasında yaşanan ekonomik kriz ve 2002’de iktidarın değişmesi beklentileri boşa çıkardı.
Pek çok kesim ve özellikle de yönetimi “O yaşandı geçti, bir daha onun gibisi başımıza gelmez” kolaycılığına sürükledi. Paraya ve ranta olan ihtiyaç Marmara Depremini unutturdu.
Ne var ki 6 Şubat depremi, bu ülkenin deprem bölgesi olduğunu insanların beyinlerine yerleştirdi. En fazla da ülkeyi yönetenlere bunu idrak ettirdi.
Bu önemli bir gelişme. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, geçen hafta medya mensuplarıyla buluşmasında, gazetecilerin karşısına bu bilinçle çıkmış göründü.
Kahramanmaraş depreminin İstanbul’da olması halinde neler yaşanabileceğinin simülasyonu, hükümet tarafından iyi yapılmış. Bunun altını çizmek gerekiyor.
Bakan Özhaseki, İstanbul için özel deprem yasası çıkaracaklarını açıkladı. Dahası, bunun için hızlı adımlar atmak istediklerini söyledi. Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırarak bunu görüşebileceklerini söylemesi, konunun önemi yanında aciliyetine duyulan ihtiyacı da ortaya koyuyor.
Avrupa ve Asya yakasında yeni konut rezerv alanları planladıklarını belirten Özhaseki’nin Kanal İstanbul projesinin tahliyeyi kolaylaştıracağı yolundaki görüşlerine katılmayabilirsiniz. Ancak konuşmasında İstanbul için altı çizilecek en önemli nokta, vatandaşın boşalttığı yerde yeni yapılaşma düşünmedikleri yolundaki açıklama.
Eğer Bakan Özhaseki’nin, “Vatandaşın boşalttığı yerde yeni bina düşünmüyoruz” sözü hayata geçecekse İstanbul’da emlak açısından değer algısı sil baştan olacak demektir.
İstanbul’un en gözde semtleri, caddeleri terkedilmişlerin kaderini yaşayacak anlamına geliyor. Bir dönemin İstanbul’da en önemli yerleri diye anılan ve şimdilerde sadece nostaljik Türk filmlerinde gördüğümüz semtlere dönüşmeye aday yerlerle karşılaşacağız demektir.
Bunların hangileri olacağını, İstanbul’un öncelikli deprem bölgesi haritasına bakarak çıkarabilirsiniz.
Anlaşıldığı kadarıyla kapsamlı bir imar yasası çıkacak ve sonra da bu yasada ihtiyaca göre sık sık düzenlemeler yapılacak.
İstanbul’un nüfusunun seyrekleştirilmesi, ülkenin önemli gündem maddesi olacak. Bu da gayrimenkul yatırımının yönünü belirleyecek.
Bu çerçevede İstanbul’un çevre şehirleri daha bir önem kazanacak.
Gayrimenkulde, değerler algısının baştan yaratılacağı günlerin eşiğindeyiz.