Türkiye, aktif fay hatları üzerinde yer alan bir deprem ülkesi olarak her an büyük bir sarsıntıyla yüzleşme riski taşıyor. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen İstanbul’daki 600 bin konut hâlâ depreme karşı çok riskli durumda.
Ravago Bina Çözümleri Türkiye Direktörü Alper Doğruer, afetlere dayanıklı yapıların yalnızca sağlam taşıyıcı sistemlerle değil, bütüncül yalıtım uygulamalarıyla inşa edilebileceğini vurguluyor. “Su, ısı ve yangın yalıtımını bir bütün olarak ele almak zorundayız” diyen Doğruer, yeni yürürlüğe giren TS 825 Isı Yalıtımı ve TS 11758-2 Su Yalıtımı standartlarının hem enerji verimliliği hem de yapısal dayanıklılık açısından yeni bir dönemi başlattığını söylüyor.
Uzman yorumu
"Su yalıtımı yapılmayan binaların ömrü 24 yıla kadar düşebiliyor. Uygun ısı yalıtımı ise deprem anında dış kabukta oluşabilecek hasarları sınırlandırıyor."
— Alper Doğruer, Ravago Bina Çözümleri Türkiye Direktörü
Su yalıtımı taşıyıcı sistemi koruyor
Doğruer’e göre su yalıtımı, binanın taşıyıcı sistemini koruyan en kritik uygulamalardan biri. 21 Mart 2025’te yürürlüğe giren TS 11758-2 Standardı ile tek kat su yalıtım sistemlerinde performans kriterleri netleşti. Bu sayede yetersiz ürünlerin piyasaya girmesi önlenecek, uygulama hataları azaltılarak yapıların ömrü uzatılacak.
Isı yalıtımı yapısal hasarı azaltıyor
1 Nisan 2025 itibarıyla yürürlüğe giren yeni TS 825 Isı Yalıtımı Standardı ise binaların hem ısıtma hem soğutma ihtiyaçlarını dikkate alıyor. Bu düzenleme, yalnızca enerji tasarrufu sağlamakla kalmayıp, deprem sırasında yapının dış kabuğunun korunmasına da katkı sağlayacak.
Yangın güvenliği kritik
Depremler sonrası en büyük tehlikelerden biri de yangın. Hasar görmüş yapılardaki gaz sızıntıları ve elektrik kaçaklarının yangına yol açabileceğini belirten Doğruer, “Yüksek yangın dayanımı sunan yalıtım malzemelerinin kullanılması, can güvenliği açısından hayati” dedi.
Enerji kimlik belgesi eksikliği
Türkiye’de yaklaşık 24 milyon konutun yüzde 60’ında hâlâ enerji kimlik belgesi bulunmuyor. Bu durum, yapı performansının kontrolsüz bırakıldığını gösteriyor. Doğruer, “Yalıtımı yalnızca konfor unsuru değil, güvenli ve sürdürülebilir yaşamın temel bileşeni olarak görmeliyiz” diye konuştu.













