İş dünyasının iki büyük devi Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı. Vehbi Bey, Sakıp Beyden sadece yaş olarak 32 yaş daha büyük değil aynı zamanda ülkede kurduğu fabrika ve oluşturduğu istihdam olarak da daha büyük. Koç ve Sabancı'nın İstanbul'dan Eskişehir'e birlikte yaptıkları yolculuk ilginç bilgi ve anekdotlarla dolu.
Vehbi Koç'un Sakıp Sabancı ile Eskişehir yolculuğu
Anlatan KOÇ'un emekli yöneticilerinden Tuğrul Kutadgobilik:
Anadolu Üniversitesi Senatosu'nun, Vehbi Koç'a "Fahri İşletme Doktorası" unvanı vermesi, Vehbi Bey'i çok heyecanlandırmıştı.
Bu bir ilk olacak ve bu taltif Vehbi Bey'i onurlandıracaktı. "Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nin davetine trenle mi, arabayla mı gideriz diye düşündüğümüz bir esnada Sakıp Sabancı'nın sekreteri aradı ve Sabancı'nın Vehbi Bey'i kendi arabasıyla Eskişehir'e götürmeyi teklif ettiğini bildirdi.
Vehbi Bey'e sorup hemen cevap vereceğimizi söyledim. Konuyu sekreteri Suzan Boray ile Vehbi Bey'e arz ettik. Gelen yanıt ironikti. Vehbi Bey, ‘Peki, meşhur limuzin nasıl bir şeymiş görelim bakalım' demiş. O zaman gazetelerde gördüğüm, Sakıp Bey'in limuzin arabası on altı on yedi metre boyunda, beyaz renkli devasa bir araçtı ve Türkiye'de tekti. 22 Ekim 1984 günü, Sakıp Bey, Emirgân'daki Atlı Köşk'ten limuziniyle Vehbi Bey'in Yeniköy'deki evine gelecek, Vehbi Bey'i alarak saat 07:00'de yola çıkılacak ve öğle yemeğinde Eskişehir'de olunacaktı.
"Vehbi Bey'in yardımcısı olarak ben, Sakıp Sabancı Bey'in yardımcısı olarak da Güngor Uras Bey arabada olacaktık. O gün saat 06:30'da Vehbi Bey'in Yeniköy'deki evine gittim ve saat 07:00'de gelecek olan limuzini beklemeye başladık. Saat 07:00 oldu, 07:10 oldu limuzin görünmedi. Sonra yokuştan yukarı Sakıp Bey'in şoförünün koştuğunu gördük.
Şoför, yokuşun virajlı olduğunu, bu nedenle limuzinin manevra yapıp yukarı çıkamadığını, Sakıp Bey'in Vehbi Bey'i aşağıda beklediğini söyledi. Vehbi Bey bu işe çok güldü. Neşesi yerine gelmişti. Biz kendisinin 2,2 metre boyundaki Fiat 124 (Murat) arabasına binip aşağıya indik.
Sakıp Bey o her zamanki kendine özgü keyifli şivesiyle, 'Ağam gusura galma, bizim araç sizin yolu çıkamadı, sana zahmet verdik' dedi. Vehbi Bey de 'Dur yahu Sakıp, şu arabanın bir etrafında döneyim de neye bindiğimi bir anlayalım Ağam' dedi ve kıs kıs gülerek beyaz limuzinin etrafında tam bir tur döndükten sonra gelip Sakıp Bey'e, 'Ağam bu ne, bu araba mı, uçak mı? Anlamadık valla' diyerek içeri girdi.
Sakıp Bey, sağ arka büyük koltuğa Vehbi Bey'i buyur etti, kendisi sol koltuğa geçti. Ben Vehbi Bey'in karşısındaki ufak koltuğa, Güngör Uras da Sakıp Bey'in karşısındaki ufak koltuğa oturduk. Araba hareket eder etmez, çaylar geldi, sandviçler ikram edildi.
Yolda espriler havada uçuşuyor, ben hangisini aklımda tutabilirim, hangisini not alabilirim telaşı içinde ne çay içebiliyor ne de sandviçten bir lokma alabiliyordum.
Sohbet koyulaştıkça Güngör Bey de ben de işi gücü, yani not almayı filan bıraktık, Türkiye'nin en büyük iki patronunun bu güzel ve keyifli sabah sohbetlerine dalıp gittik.
Sohbet ve espriler uçuşurken kimi zaman iki büyük patron birbirlerine deyim yerindeyse 'hava atmayı' da ihmal etmiyordu.
İlk atak Sakıp Bey'den geldi. Yolun yarısında Ankara'yı ne kadar yakından takip etmekte olduğunu ortaya koyan bir hamle yaptı ve 'Güngör gardaşım, dün Ankara'da Ekonomik Konsey'de alınan kararları bir oku da Vehbi Amcan da bilgi sahibi olsun' dedi. Güngör Bey, yedi bakandan kurulu olan Ekonomik Konsey toplantısının-güya mahrem olan- kararlarını bir bir sıralamaya başlayınca Vehbi Bey dikkatlice dinledi. 'Bravo Sakıp Ağam sana, her zaman bizlerden ilerdesin' dedi. Sakıp Bey 1-0 öne geçmişti.
Vehbi Bey de hazırlıksız gelmemişti. Evrak çantasından elli altmış sayfadan meydana gelen ve kitap gibi ciltlenmiş bir dokümanı bana doğru uzatarak, 'Tuğrul Bey, şu kitap özetini şöyle tane tane bir oku da bakalım yenidünyada neler oluyormuş, bir anlayalım' dedi.
Ben de Lee Iacocca'nın, New York Times tarafından ilan edilmiş meşhur kitabı An Autobiography'sini, yani biyografisini okumaya başladım. Bu esnada, Güngör Uras Bey atladı, 'Ama Vehbi Bey, bu kitap daha dün Amerika'da satışa sunuldu, nasıl olur da biz bugün bu kitabın özetini hem de Türkçe olarak dinleyebiliriz' deyince, Vehbi Bey de 'Eeee Güngör oğlum, Henry Ford'un ortağı olursan, sen de dünyadaki gelişmeleri herkesten önce duyarsın' dedi.
Sakıp Bey de söze karışarak, 'Vehbi Ağam, sen benim için, iş âleminin aktörüdür dersin ama sen hepimizin hocasısın, hepimizin liderisin. İşte bunun için bu seyahati beraber yapalım istedim' dedi. Durum eşitlenmişti!"
(KOÇ'TA ÜÇ NESİL Sayfa:88-89)